BAYBURT’LU HACI ŞABAN EFENDİ   Leave a comment

Merhum Bayburtlu Hacı Şaban Hazretleri’nin hanesi ve sofrası her zaman ve herkese açıktı Kendileri Resul-i Ekrem (S.A) Efendimizin sünnetlerine takati yettiği ölçüde ve son derecede riayet ederdi. Bizzat kendisinin ve misafirlerinin yemekten önce ve yemekten sonra ellerini tertemiz yıkamalarını temin edecek zemini hazırlar ve uygular idi. Bu husus merhum için uygulanması zorunlu bir yaşam biçimi idi. Bilindiği üzere yemekten önce ve yemekten sonra elleri tertemiz yıkamak İslam adabının bir gereğidir. Hacı Şaban Efendi merhum hal diliyle çevresini de bu ve benzeri güzel adaba uygun olarak eğitirdi. Şu bir düsturdur ki; yemekten önce ellerini yıkayan fakirlikten kurtulduğu gibi, yemekten sonra ellerini yıkayanlar ruhi marazlara maruz kalmazlar.

“En güzel namaz, vaktinde kılınandır”

Hacı Şaban Efendi İslamiyet’in bütün prensiplerine son derece riayet ederdi. Dinen haram veya mekruh olan şeylerden de azami ölçüde sakınırdı. Kendileri ile yaptığım iki yolculuğu burada hatırlatmak istiyorum;

1. Merhum, Erzurum’a gelmişlerdi. Kuyumcu Hacı Kemal Efendi ve bir de bu satırların yazarı birlikte Erzurum’dan, Bayburt’a gidiyorduk. Mevsim yaz idi ve öğleden sonra hareket etmiştik. Bayburt’a yaklaştığımız sırada ikindi namazı vakti girdi. Hacı Şaban Efendi: “Kemal Efendi uygun bir yerde duralım, ikindi namazlanrımızı kılalım; sonra yola devam edelim” dedi. Ben de “Efendim, Bayburt’a az bir yolumuz kaldı” dedim. Maksadım namazı Bayburt’ta kılalım demekti. Hacı Şaban Efendi Merhum: “Namaz vakti geldiğine göre namazı vaktinde kılalım” dedi ve öyle de yaptık. Bilindiği gibi Hadisi Şerifte: “En faziletli ibadet vaktinde kılınan namazdır” buyurulmuştur.

Kaynağı Kur’an ve hadislerdi

2. Hacı Şaban Efendi bir defasında köyümüz Salyazı’ya teşrif etmişlerdi. Merhum pederim Hacı Fehmi Efendi ile birbirlerini çok severlerdi. Bir süre kaldıktan sonra kendileri ile birlikte ve bir sebebe binaen Köse-Gümüşhane yolu ile Bayburt’a gidiyorduk. Yolculuğumuz süresince güzel sohbetler oldu. Merhumun konuştuğu anlattığı hususların ya bir Ayet-i Kerime veya Hadis-i Şerif meali olduğunu anlıyor ve cümlesi tamam olunca: “Efendim beyan ettiğiniz kelimeler şu Hadis-i Şerif’in veya şu Ayet-i Kerime’nin mealidir” diyorduk. Bu yolculukta her ikimiz de büyük bir sevinç ve huzur içindeydik. Benim için bu yolculuk bir an gibi kısa süren bir yolculuk gibi olmuştu O esnada kendisinin okuduğu bir duayı burada zikretmek isterim. Duanın lafzı şöyledir:

“……………………….”

Türkçe’si: “Allahım Sana hamdeder ve Seni her türlü noksanlıklardan tenzih ederim. Ben fena ameller işledim. Kendime haksızlık ettim. Sen beni bağışla. Gerçek şu ki. Bağışlayanların en hayırlısı Sensin, Sen’den başka ilah yoktur, hak mabut ancak Sensin Allahım”.

Hadis-i Şerif’te: “Her kim bildiği ile amel ederse, Allah Teala o kimseye bilmediği şeyleri de öğretir” buyurulmuştur. Hacı Şaban Efendi merhum, Kur’an-ı Kerim’e bağlılığı, bildiği ile amel etmesi ve halis niyeti neticesi, dinlediği Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerin manalarını ve Kelam-ı Kibar olan sözleri hafızasına almış, yeri geldiğinde onları çevresindeki insanlara telkin ederdi. Kendileri çok cömert idi. Zakir ve Şakir idi  züht ve takva sahibi idi. Az yerdi, lakin misafirlerine çok ikram ederdi. Toplumumuzun birlik ve dirliğini çok arzu ederdi ve bunun için elinden geldiği ölçüde çevresini aydınlatırdı.

Salih amele teşvik ederdi

Bir Hadis-i Şerifte meal olarak: “Sizin en hayırlınız o kimselerdir ki onlar görüldüğü vakit insanlar Allah Teala’yı hatırlamış olurlar, o gibi kimselerin konuşmaları dinleyenlerin bilgilerini artırır. Onların amelleri ve davranışları sizleri salih amellere teşvik eder” buyurulmuştur. Ümit ederim ki merhum da o salih insanlardan biri idi. Zira meclisleri zikir meclisi idi, orada hep insanların iyilikleri düşünülür ve konuşulurdu.

Bir hastalığı sebebiyle Ankara’ya gelmiş ve Tıp Fakültesi Hastanesi’ne yatırılmış idi. Haberim oldu. Ziyaretine gitmek üzereyken tedavisi ile yakından ilgilenen İçişleri E. Bakanı Sayın Ü. Güney’den bilgi aldım Sayın Ü. Güney şöyle dedi. “Tabip olarak gördüğüm şudur: Düşünün ki Hacı Efendinin içine bir saatli bomba konulmuştur ve her an infilak edebilir. Onun için bir an önce ameliyat olması gereklidir.” Bu sözleri dinledikten sonra hastaneye gittim. Merhumu ziyaret ettim. Söz esnasında: “Efendim hamdolsun tababet çok ilerledi. Çok kolaylıklar hasıl oldu. Acaba bir ameliyat için izin verilse uygun olur mu” dedim. Bu konuda bir cevap vermedi. Ben ayrıldıktan sonra torunu Mustafa Beye: “Yarın hastaneden çıkalım ve Bayburt’a gidelim” diye talimat vermiş ve öyle de oldu. Daha bir süre kendisine ömür verildiğini torunlarına söylediğini yakınlarından dinledim.

Mukadder vakit geldikten sonra ve benim yurtdışında bulunduğum bir sırada merhum Rahmet-i Rahmana intikal etmişti. Cenazesinde bulunamadığıma üzgünüm. Allah Teala’nın bol rahmeti üzerine olsun ve Cenab-ı Hak kendilerini Resul-i Ekrem (S.A.) Efendimizin şefaatlerine mahzar kılsın. Bizlere de vaktiyle tedarikler ve hüsn-ü hatimeler nasip buyursun. Amin…

“İyilerin anıldığı meclislere bereket iner…”

Bayburtlu Hacı Şaban Efendi merhumun vefatı üzerinden 13 yıl geçti. Lakin merhum hayatla imiş gibi güzel hatıraları ile her fırsatta kendilerini hatırlıyor, rahmet ve şükranla anıyoruz.

Resul-i Ekrem Efendimiz (A-S.): “Salih kimseler anıldığında (o yerlere ve meclislere) rahmet, feyiz ve bereket iner” buyurmuşlardır. Gerçek şudur ki: Büyüklerin, iyi insanların anıldığı meclislere huzur, rahmet ve bereketler indiği; gönüllerin sevinç ve neşelerle dolduğunu iyi düşünce sahibi her insan hisseder. Ancak bu güzel duyguların dile getirilmesi her zaman kolay olmaz.

“Ağlarım anlatamam, hissederim söyleyemem,”

Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım,”

diyen edibimiz de bu gerçeklere işaret etmiştir.

Hacı Şaban Efendi merhum edep ve irfanıyla çevresine iyilikler neşreden salih ve kamil bir insan idi. Görebildiğimiz kadarıyla O’nun bütün davranışlarıgücü yettiği ölçüde Allah Teala (C.C.)’nın ve insanların hukukuna fiilen ve içtenlikle riayet etmekti. Kendilerinin güzel sözlerinden biri de; “Her çoban sürüsünden mesuldür.”

Bu veciz sözleri ile o, şu gerçeği muhataplarına hatırlatmış oluyordu: Her İnsanın sorumluluğu altında bulunan kimselere sahip çıkması, onları daima iyiliklere yöneltmesi ve onlan her türlü zararlardan koruması bir görevdir. Bu hususun sorumluluk taşıyan her kimse tarafından bir emanet olarak bilinmesi elzemdir, iyi düşünüldüğü zaman merhum bu güzel sözleri ile Resul-i Ekrem Efendimizin (S.A) mübarek hadislerinden birini dinleyenlere telkin etmektedir. Merhumun her öğüdü mutlaka bir sağlam kaynağa dayanıyordu.

Lütfü Doğan Hocaefendi, Bayburtlu Hacı Şaban Hazretleri’ni anlatıyor…

Kaynağı Kur’an ve Hadisti

Hadis-i Şerif’te: “Her kim bildiği ile amel ederse, Allah Teala o kimseye bilmediği şeyleri de öğretir” buyurulmuştur. Hacı Şaban Efendi merhum, Kur’an-ı Kerim’e bağlılığı, bildiği ile amel etmesi ve halis niyeti neticesi, dinlediği Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerin manalarını ve Kelam-ı Kibar olan sözleri hafızasına almış, yeri geldiğinde onları çevresindeki insanlara telkin ederdi.

Merhum Bayburtlu Hacı Şaban Hazretleri’nin hanesi ve sofrası her zaman ve herkese açıktı Kendileri Resul-i Ekrem (S.A) Efendimizin sünnetlerine takati yettiği ölçüde ve son derecede riayet ederdi. Bizzat kendisinin ve misafirlerinin yemekten önce ve yemekten sonra ellerini tertemiz yıkamalarını temin edecek zemini hazırlar ve uygular idi. Bu husus merhum için uygulanması zorunlu bir yaşam biçimi idi. Bilindiği üzere yemekten önce ve yemekten sonra elleri tertemiz yıkamak İslam adabının bir gereğidir. Hacı Şaban Efendi merhum hal diliyle çevresini de bu ve benzeri güzel adaba uygun olarak eğitirdi. Şu bir düsturdur ki; yemekten önce ellerini yıkayan fakirlikten kurtulduğu gibi, yemekten sonra ellerini yıkayanlar ruhi marazlara maruz kalmazlar.

“En güzel namaz, vaktinde kılınandır”

Hacı Şaban Efendi İslamiyet’in bütün prensiplerine son derece riayet ederdi. Dinen haram veya mekruh olan şeylerden de azami ölçüde sakınırdı. Kendileri ile yaptığım iki yolculuğu burada hatırlatmak istiyorum;

1. Merhum, Erzurum’a gelmişlerdi. Kuyumcu Hacı Kemal Efendi ve bir de bu satırların yazarı birlikte Erzurum’dan, Bayburt’a gidiyorduk. Mevsim yaz idi ve öğleden sonra hareket etmiştik. Bayburt’a yaklaştığımız sırada ikindi namazı vakti girdi. Hacı Şaban Efendi: “Kemal Efendi uygun bir yerde duralım, ikindi namazlanrımızı kılalım; sonra yola devam edelim” dedi. Ben de “Efendim, Bayburt’a az bir yolumuz kaldı” dedim. Maksadım namazı Bayburt’ta kılalım demekti. Hacı Şaban Efendi Merhum: “Namaz vakti geldiğine göre namazı vaktinde kılalım” dedi ve öyle de yaptık. Bilindiği gibi Hadisi Şerifte: “En faziletli ibadet vaktinde kılınan namazdır” buyurulmuştur.

Sohbet ehli idi

2. Hacı Şaban Efendi Hazretleri bir defasında köyümüz Salyazı’ya teşrif etmişlerdi. Merhum pederim Hacı Fehmi Efendi ile birbirlerini çok severlerdi. Bir süre kaldıktan sonra kendileri ile birlikte ve bir sebebe binaen Köse-Gümüşhane yolu ile Bayburt’a gidiyorduk. Yolculuğumuz süresince güzel sohbetler oldu. Merhumun konuştuğu anlattığı hususların ya bir Ayet-i Kerime veya Hadis-i Şerif meali olduğunu anlıyor ve cümlesi tamam olunca: “Efendim beyan ettiğiniz kelimeler şu Hadis-i Şerif’in veya şu Ayet-i Kerime’nin mealidir” diyorduk. Bu yolculukta her ikimiz de büyük bir sevinç ve huzur içindeydik. Benim için bu yolculuk bir an gibi kısa süren bir yolculuk gibi olmuştu O esnada kendisinin okuduğu bir duayı burada zikretmek isterim. Duanın Türkçesi şöyledir:

“Allahım Sana hamdeder ve Seni her türlü noksanlıklardan tenzih ederim. Ben fena ameller işledim. Kendime haksızlık ettim. Sen beni bağışla. Gerçek şu ki. Bağışlayanların en hayırlısı Sensin, Sen’den başka ilah yoktur, hak mabut ancak Sensin Allahım”.

Hadis-i Şerif’te: “Her kim bildiği ile amel ederse, Allah Teala o kimseye bilmediği şeyleri de öğretir” buyurulmuştur. Hacı Şaban Efendi merhum, Kur’an-ı Kerim’e bağlılığı, bildiği ile amel etmesi ve halis niyeti neticesi, dinlediği Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerin manalarını ve Kelam-ı Kibar olan sözleri hafızasına almış, yeri geldiğinde onları çevresindeki insanlara telkin ederdi. Kendileri çok cömert idi. Zakir ve Şakir idi  züht ve takva sahibi idi. Az yerdi, lakin misafirlerine çok ikram ederdi. Toplumumuzun birlik ve dirliğini çok arzu ederdi ve bunun için elinden geldiği ölçüde çevresini aydınlatırdı.

Salih amele teşvik ederdi

Bir Hadis-i Şerifte meal olarak: “Sizin en hayırlınız o kimselerdir ki onlar görüldüğü vakit insanlar Allah Teala’yı hatırlamış olurlar, o gibi kimselerin konuşmaları dinleyenlerin bilgilerini artırır. Onların amelleri ve davranışları sizleri salih amellere teşvik eder” buyurulmuştur. Ümit ederim ki merhum da o salih insanlardan biri idi. Zira meclisleri zikir meclisi idi, orada hep insanların iyilikleri düşünülür ve konuşulurdu.

Bir hastalığı sebebiyle Ankara’ya gelmiş ve Tıp Fakültesi Hastanesi’ne yatırılmış idi. Haberim oldu. Ziyaretine gitmek üzereyken tedavisi ile yakından ilgilenen İçişleri E. Bakanı Sayın Ü. Güney’den bilgi aldım Sayın Ü. Güney şöyle dedi. “Tabip olarak gördüğüm şudur: Düşünün ki Hacı Efendinin içine bir saatli bomba konulmuştur ve her an infilak edebilir. Onun için bir an önce ameliyat olması gereklidir.” Bu sözleri dinledikten sonra hastaneye gittim. Merhumu ziyaret ettim. Söz esnasında: “Efendim hamdolsun tababet çok ilerledi. Çok kolaylıklar hasıl oldu. Acaba bir ameliyat için izin verilse uygun olur mu” dedim. Bu konuda bir cevap vermedi. Ben ayrıldıktan sonra torunu Mustafa Beye: “Yarın hastaneden çıkalım ve Bayburt’a gidelim” diye talimat vermiş ve öyle de oldu. Daha bir süre kendisine ömür verildiğini torunlarına söylediğini yakınlarından dinledim.

Mukadder vakit geldikten sonra ve benim yurtdışında bulunduğum bir sırada merhum Rahmet-i Rahmana intikal etmişti. Cenazesinde bulunamadığıma üzgünüm. Allah Teala’nın bol rahmeti üzerine olsun ve Cenab-ı Hak kendilerini Resul-i Ekrem (S.A.) Efendimizin şefaatlerine mahzar kılsın. Bizlere de vaktiyle tedarikler ve hüsn-ü hatimeler nasip buyursun. Amin…

Bayburtlu Hacı Şaban Efendi merhumun vefatı üzerinden 13 yıl geçti. Lakin merhum hayatla imiş gibi güzel hatıraları ile her fırsatta kendilerini hatırlıyor, rahmet ve şükranla anıyoruz.

Resul-i Ekrem Efendimiz (A-S.): “Salih kimseler anıldığında (o yerlere ve meclislere) rahmet, feyiz ve bereket iner” buyurmuşlardır. Gerçek şudur ki: Büyüklerin, iyi insanların anıldığı meclislere huzur, rahmet ve bereketler indiği; gönüllerin sevinç ve neşelerle dolduğunu iyi düşünce sahibi her insan hisseder. Ancak bu güzel duyguların dile getirilmesi her zaman kolay olmaz.

“Ağlarım anlatamam, hissederim söyleyemem,”

Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım,”

diyen edibimiz de bu gerçeklere işaret etmiştir.

Hacı Şaban Efendi merhum edep ve irfanıyla çevresine iyilikler neşreden salih ve kamil bir insan idi. Görebildiğimiz kadarıyla O’nun bütün davranışlarıgücü yettiği ölçüde Allah Teala (C.C.)’nın ve insanların hukukuna fiilen ve içtenlikle riayet etmekti. Kendilerinin güzel sözlerinden biri de; “Her çoban sürüsünden mesuldür.”

Bu veciz sözleri ile o, şu gerçeği muhataplarına hatırlatmış oluyordu: Her İnsanın sorumluluğu altında bulunan kimselere sahip çıkması, onları daima iyiliklere yöneltmesi ve onlan her türlü zararlardan koruması bir görevdir. Bu hususun sorumluluk taşıyan her kimse tarafından bir emanet olarak bilinmesi elzemdir, iyi düşünüldüğü zaman merhum bu güzel sözleri ile Resul-i Ekrem Efendimizin (S.A) mübarek hadislerinden birini dinleyenlere telkin etmektedir. Merhumun her öğüdü mutlaka bir sağlam kaynağa dayanıyordu.

Lüfü DOĞAN       Milli Gazete

Posted 02 Ağustos 2009 by cansuyu5 in KUTUP YILDIZI

Yorum bırakın